I. Miras Sebebiyle İstihkak Davası Nedir?
Miras sebebiyle istihkak davası, mirasçı tarafından tereke mallarını veya terekedeki bir kısım eşyayı haksız şekilde elinde bulunduran kişilere karşı açılan miras hukukuna ait bağımsız bir eda davasıdır. Diğer bir anlatımla yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir.
Miras sebebiyle istihkak davası, koşulları, zamanaşımı ve hükümleri; Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kısım, ikinci bölüm, beşinci ayrımında 637, 638 ve 639. maddelerinde düzenlenmiştir.
II. Miras Sebebiyle İstihkak Davasının Özellikleri
1. Miras sebebiyle istihkak davası, miras hukukuna ait bağımsız bir dava hakkıdır. Bu dava hakkı, mirasçıya miras bırakandan geçen bir dava olmayıp mirasçının kendisinden doğan bir dava hakkıdır.
2. Miras sebebiyle istihkak davası, külli halefiyet ilkesi gereğince külli nitelikte bir dava hakkıdır. Bu bağlamda mirasçılar, tereke malvarlığını bir bütün olarak iktisap eder. Miras sebebiyle istihkak davası, mirasçılık sıfatına dayanması sebebiyle mirasbırakanın ölümü ile tereke mallarının, alacak ve hakların gerçek hak sahibine devir ve teslimi istenebilir.
3. Bu dava ile mirasçı bütün terekenin teslimini talep edebileceği gibi terekeye ait bir kısım eşyanın teslimini de talep edebilir.
4. Miras sebebiyle istihkak davası aynî bir davadır. Mirasçı, mirasçılık sıfatına ve tereke malları üzerindeki mülkiyet hakkına dayanarak tereke malını elinde bulunduran herkese karşı dava açabilir.
5. Aynı zamanda miras sebebiyle istihkak davası bir eda davasıdır. Bu anlamda davanın konusu, terekeyi yahut terekedeki bir kısım eşyayı elinde haksız şekilde bulunduran kimselerin bu eşyaları mirasçıya geri vermesidir.
III. Görevli ve Yetkili Mahkeme
Miras sebebiyle istihkak davalarında Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir.
Yetkili mahkeme ise miras bırakanın son ikametgâhı mahkemesidir.
Dolayısıyla miras sebebiyle istihkak davaları, mirasbırakanın son ikametgâh yerinde bulunan Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmalıdır.
IV. Davanın Tarafları
1. Davacı
Türk Medeni Kanunu’nun 637. maddesinin ilk fıkrası uyarınca miras sebebiyle istihkak davası yalnız yasal veya atanmış mirasçılar tarafından açılabilir. Yasal mirasçılar; ölenin eşi, çocukları, torunları, ana ve babası ile bunların çocukları, büyükanne ve büyükbabası ile bunların çocuklarıdır. Atanmış mirasçılar ise, mirasbırakan tarafından yapılan bir vasiyetname veya miras sözleşmesi ile kendilerine tereke üzerinde belirli bir mal, hak veya alacak bırakılan kişilerdir.
Şüphesiz ki her mirasçı miras sebebiyle istihkak davası açma hakkına sahip değildir. Mirasçının bu davayı açabilmesi için bunun tereke malının zilyedi bulunan kişi karşısında miras hakkını ileri sürebilecek durumda bulunması gerekir.
2. Davalı
Miras sebebiyle istihkak davası, tereke malına yahut mallarına zilyet olan kişiye karşı açılır. Yani miras sebebiyle istihkak davasında davalıya husumet yöneltilebilmesi için bu kişi veya kişilerin tereke malına zilyet olması gerekmektedir.
V. Zamanaşımı
Türk Medeni Kanunu’nun 639. maddesi uyarınca; miras sebebiyle istihkak davası, davacının kendisinin mirasçı olduğunu ve iyi niyetli davalının terekeyi veya tereke malını elinde bulundurduğunu öğrendiği tarihten başlayarak 1 yıl ve her hâlde mirasbırakanın ölümünün veya vasiyetnamenin açılmasının üzerinden 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. İyi niyetli olmayanlara karşı zamanaşımı süresi ise 20 yıldır. Görüldüğü üzere Türk Medeni Kanunu’nun 639. maddesi gereğince miras sebebiyle istihkak davasının zamanaşımı süreleri davalının iyi niyetli olup olmamasına göre değişiklik göstermektedir.
1. Davalının İyi Niyetli Olması
Türk Medeni Kanunu’nun 639. maddesinde davalının iyi niyetli olması halinde 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri kabul edilmiştir. Belirtmek gerekir ki, iyi niyetli davalının 1 ve 10 yıllık süreler devam ederken de davacının hakkını bilmiyor olması gerekmektedir. Şayet davalı, bu süreler devam ederken davacının hakkını öğrenirse kötü niyetli kişilere uygulanan 20 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir.
a. 1 Yıllık Zamanaşımı
1 yıllık zamanaşımı, davacının mirasçılık bakımından üstün hakkını ve davalının zilyetliğini öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar.
Miras sebebiyle istihkak davasının açılması, daha önceki bir davanın sona ermesine bağlıysa, 1 yıllık zamanaşımı süresi de bu davanın kesin olarak hükme bağlanmasından itibaren işlemeye başlar.
b. 10 Yıllık Zamanaşımı
10 yıllık zamanaşımı, mirasbırakanın ölümünün ve davalının tereke mallarına zilyetliğinin davacı tarafından bilinmemesi halinde cereyan eder. Bu sürenin başlangıcı, kanuni mirasçılar için mirasbırakanın öldüğü gün; atanmış mirasçılar için ise vasiyetnamenin açıldığı gündür. Şu halde, davacı miras hakkını ve davalının zilyetliğini öğrenmese dahi, mirasın ve vasiyetnamenin açılması tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle miras sebebiyle istihkak davası hakkı zamanaşımına uğrar.
2. Davalının Kötü Niyetli Olması
Türk Medeni Kanunu’nun 639. Maddesinde davalının kötü niyetli olması durumunda zamanaşımı süresi 20 yıl olarak kabul edilmiştir. 10 yıllık zamanaşımında olduğu gibi, davalının kötü niyetli olması durumunda, 20 yıllık sürenin başlangıç tarihi, kanuni mirasçılar için mirasbırakanın öldüğü gün; atanmış mirasçılar için ise vasiyetnamenin açıldığı gündür. Şu halde, dava olunanın kötü niyetli olması durumunda, mirasın ve vasiyetnamenin açılması tarihinden itibaren 20 yıl geçmekle miras sebebiyle istihkak davası hakkı zamanaşımına uğrar.
VI. Koruma Tedbirleri
Miras sebebiyle istihkak davası, önemli hak ve menfaatlere ilişkin bulunabilir. Davacının davayı kazanması halinde, tereke mallarının tamamının veya bir kısmının kendisine verilmesi gerekecektir. Bunu önceden teminat altına almak ve tehlikeleri önlemek için Türk Medeni Kanunu’nun 637. maddesinin 3. fıkrası uyarınca; hakim, davacının istemi üzerine hakkın korunması için davalının güvence göstermesi veya tapu kütüğüne şerh verilmesi gibi gerekli her türlü önlemi alır.
Koruma tedbiri alınmasını talep etme hakkı, sadece davacıya tanınmış bir haktır. Miras sebebiyle istihkak davasının açılmasından itibaren mahkeme tarafından verilen hükmün kesinleşmesine kadar davanın her safhasında davacı koruma tedbiri talep edebilir.
Mahkeme tarafından koruma tedbirlerini alması için 2 şartın varlığı aranır:
1. Miras sebebiyle istihkak davasında koruma tedbirine hükmedilebilmesi için ilk şart, davanın, sebepsiz ve temelsiz olarak açılmamış olmalıdır. Bu bağlamda davacının iddiaları ciddi bir sebebe dayanmalı, sunduğu delillerden mirasçılık sıfatının varlığı hakkında kuvvetli bir kanaat oluşturulmalıdır.
2. Miras sebebiyle istihkak davasında koruma tedbirine hükmedilebilmesi için ikinci şart, davacının hakkının korunması için koruma tedbirlerinin alınmasının gerekli olmasıdır. Yani miras sebebiyle istihkak davasında koruma tedbirlerine, yalnızca yakın bir zarar tehlikesini önlemek için hükmedilebilir.
VII. Hükümleri
Miras sebebiyle istihkak davasının hükümleri, Türk Medeni Kanunu’nun 638. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili Kanun maddesi gereğince; miras sebebiyle istihkak davasının kabulü hâlinde, tereke veya terekeye dahil mal, davacıya zilyetliğe ilişkin hükümler uyarınca verilir. Miras sebebiyle istihkak davasında davalı, tereke malını zamanaşımı yoluyla kazandığını ileri süremez.
1. Tereke Mallarının Zilyetliğinin Davacıya Geçirilmesi
Miras sebebiyle istihkak davasının kazanılması durumunda ilk olarak tereke veya terekedeki bir kısım mallar davacı mirasçıya geçilir.
2. Ayni İkame Prensibi
Miras sebebiyle istihkak davası devam ederken davacı mirasçıya aynen geri verilmesi gereken mallar terekeden çıkmış bulunuyorsa aynî ikame prensibi gereğince terekeden çıkan mal yerine malvarlığına girmiş olan mal veya değerlerinin dava sonunda davacıya verilmesine hükmedilir.
3. Kazandırıcı Zamanaşımı Defilerinin İleri Sürülememesi
Türk Medeni Kanunu’nun 638. maddesinin 2. fıkrası gereğince, dava olunan tereke zilyedi, kazandırıcı zamanaşımı defi ve iddiasını ileri süremez.
Miras Sebebiyle İstihkak Davası ile İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/5151 E. 2018/95 K. 09.01.2018 K.T.
“Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir. Bu davada hakim mirasçılık sıfatıyla ilgili uyuşmazlıkları da çözer. (TMK m.637/1)
Terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı dava açan yasal veya atanmış mirasçının mirasçılıkta üstün hak iddiası bulunmuyorsa, açılan dava adi istihkak davasıdır. TMK 639 maddesinde yazılı zamanaşımı süresinin adi istihkak davasında uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Mal mevcut olduğu sürece zamanaşımı yoktur.
Davacılar mirasbırakanın kardeşleri, davalı ise murisin sağ kalan eşidir. Davalı davada davacı tarafın mirasçılık sıfatına itiraz etmemiştir. Tarafların mirasçılık sıfatları üzerinden uyuşmazlık bulunmadığından miras sebebiyle istihkak davasından söz edilemez.
Mahkemece, davanın esası hakkında inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile zamanaşımdan dolayı davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/1903 E. 2015/6462 K. 11.04.2013 K.T.
“Mirasçılar, murisin ölümü ile mirası bir bütün olarak kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, murisin ayni haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini dolaysız kazanırlar. Birden çok mirasçı bulunması halinde mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. (TMK m. 640/1-2)
Mirasçılardan her biri sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilirler. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh hakiminden isteyebilir. (TMK m. 642/1-2)
Mahkeme davaya konu uyuşmazlığı miras nedeniyle istihkak olarak nitelendirip tazminata hükmetmiştir.
Bir kimse terekenin veya terekeye giren bir malın mirasçısı olarak sahibi bulunduğunu ileri sürüp o terekenin veya o terekeye giren bir malın, terekeyi veya malı elinde bulunduran kimseden kendisine teslimini istediği ve davalı tarafından davacının miras hakkına itiraz edildiği hallerde Türk Medeni Kanununun 637. maddesi hükmüne uygun bir miras sebebiyle istihkak davası söz konusu olur. Mirasçılar arasında elbirliği hali devam ettiği sürece birbirlerine karşı adi istihkak davası açılmasına gerek bulunmamaktadır. Çünkü mirasçılar bu durumda paylaşım davası açarak paylarına düşecek değerlerin kendilerine verilmesini talep edebilirler.
Somut uyuşmazlıkta davacı ve davalılar murisin alt soyudur. Davalılar, davada davacı tarafın mirasçılık sıfatına karşı koymamıştır. Tarafların mirasçılık sıfatları üzerinde bir uyuşmazlığın bulunmadığı hallerde, miras sebebiyle istihkak davasından söz edilemez. Uyuşmazlık Türk Medeni Kanununun 640 ve devam maddelerinde belirtilen mirasın paylaşılmasına ilişkindir. Paylaşma davalarında Sulh Mahkemesi görevlidir. (TMK m. 640/2)
Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m. 1). Yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Kaldı ki göreve ilişkin itiraz da ileri sürülmüştür. Bu nedenle mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddine ve dosyanın görevli sulh hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilip yazılı şekilde hüküm kurulması usül ve yasaya aykırıdır.”
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2013/9783 E. 2013/10195 K. 17.06.2013 K.T.
“Tarafların murisinin sağlığında ticaret ve hayvancılıkla uğraştığı, 07.10.2002 tarihinde vefat ettiğinde dava dilekçesinde bildirilen miktarda mal-para-altın-döviz bıraktığı ileri sürülmektedir. Bu husus duruşma sırasında dinlenen davacı şahitlerinin beyanlarından da anlaşılmaktadır. Nitekim, babalarından kaldığı iddia olunanların paylaşılmadığı, davalıların tasarrufunda kaldığı tüm dosya kapsamı ile de sabittir. Muristen hangi malların kaldığını ispat için tereke tespiti yaptırılmasına, malların muhafaza altına alınıp defterinin tutulmasına veya taksimi için dava açılmasına da gerek yoktur. Öyle olunca davacı davalılarda kalanlara ilişkin olarak payına düşen kısmı istemekte haklıdır. Mahkemece, dosyadaki şahit beyanları diğer deliller ile birlikte değerlendirilerek davacının yemin deliline dayandığı da gözetilerek muristen kalanların miktarı belirlenip, bunların dava tarihindeki değerinden davacının payına düşen kısmın davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.”