Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/6814 E. 2018/13418 K. 22.11.2018 K.T.
Dava ve Karar:
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından tazminatlar yönünden; davalı erkek tarafından ise kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar ve ziynet alacağı davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Türk Medeni Kanunu’un 166/1-2 maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı davacı kadından aktarıma yönelik ve Türk Medeni Kanunu’nun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Davalı erkeğin herhangi bir kusurlu davranışı ispatlanamamıştır. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ne var ki, bu husus temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2- Tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b- Yukarıda 1. bentte açıklandığı üzere davacı kadın tarafından davalı erkeğin kusurlu bir davranışı ispat edilememiştir. Hal böyle iken her iki taraf da kusursuz olduğu halde mahkemenin davalı erkeğin tamamen kusurlu olduğu yönündeki kabulü doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
c- Mahkemece kısa kararda ve kısa karara uygun olarak düzenlenen gerekçeli kararın hüküm fıkrasında “Davalı taraf yararına takdir edilen 5.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” karar verildiği halde, kararın gerekçesinde “davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminat verilmiştir” denilerek maddi ve manevi tazminat yönünden gerekçe ile hüküm sonucu arasında çelişki yaratılmıştır. Maddi ve manevi tazminat yönünden hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratılması bozma sebebi olup hükmün bu yönden bozulmasına, karar vermek gerekmiştir.
d- Mahkemece kabul edilen ziynet alacağı davası yönünden davacı tarafından aynen iade talebi de bulunduğu halde mahkemece bu husus tartışılmaksızın bedele hükmedilmesi doğru olmadığı gibi bu bedele nasıl ulaşıldığı, hangi eşyaların karşılığı olduğu Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde hüküm fıkrasında açıklanmamıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında: hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği, aynı Kanunun 298. maddesinin (2.) fıkrasında da, gerekçeli kararın, tefhim edilen hükme aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre; dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamaz. Gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç:
Temyiz edilen hükmün yukarıda 2-b, 2-c ve 2-d bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalı-davacı erkeğin ziynet alacağı davasının esasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığı, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin ise yukarıda 2-a bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

