Yargılamanın iadesi, yargılama sırasında yapılan ve verilen kararı doğrudan etkileyen ya da etkileme ihtimali bulunan hataları onarmak suretiyle gerçeğin ortaya çıkarılmasına hizmet eden, böylece de toplumun yargıya olan güvenini, bireylerin hukuk güvenliğini pekiştiren ve hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan bir kurumdur.
Hakkında Yargılamanın İadesi Talep Edilebilecek Kararlar
Yargılamanın iadesi kurumu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 374. maddesi ile 381. maddeleri arasında düzenleme alanı bulmuştur. Yargılamanın iadesi, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilir. Henüz kanun yolları tüketilmemiş ve dolayısıyla henüz kesinleşmemiş kararlara karşı yargılamanın iadesi talep edilemez. Zira yargılamanın iadesi kurumunda ulaşılmak istenen amaç, yargılama esnasında yapılmış olabilecek hukuki hataların giderilmesidir. Ancak kanun yolu açık ve kesinleşmemiş olan bir hükümdeki yargılama hatalarının kanun yolu denetiminde giderilmesi imkânı mevcuttur. Bu sebepledir ki, yargılamanın iadesi, kesinleşmiş olan hükümlere karşı başvurulan istisnai ve olağanüstü bir yoldur.
Yargılamanın İadesi Sebepleri
Yargılamanın iadesi sebepleri, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 375. maddesinde sıralanmıştır. Kanun koyucu, yargılamanın iadesi sebeplerini genel ifadelerle düzenlemek yerine tek tek sayma yöntemine başvurmuştur. Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:
1. Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması,
2. Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması,
3. Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması,
4. Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması,
5. Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması,
6. İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması,
7. Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması,
8. Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması,
9. Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması,
10. Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması,
11. Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması,
12. Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi.
Ayrıca ilgili Kanun’un 376. maddesinde bir yargılamanın iadesi sebebine daha yer verilmiştir:
13. Davanın taraflarından birisinin alacaklıları veya aleyhine hüküm verilen tarafın yerine geçenler, borçluları veya yerine geçmiş oldukları kimselerin aralarında anlaşarak, kendilerine karşı hile yapmaları nedeniyle hükmün iptalini isteyebilirler.
Böylece bugün Türk hukukunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 375 ve 376. maddelerinde düzenlenen toplam 13 tane yargılamanın iadesi sebebi mevcuttur. Gerek ilgili kanun hükümlerinin lafzından anlayabileceğimiz, gerek de doktrin ve Yargıtay tarafından kabul edildiği üzere, kanun koyucu Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 375. maddesinde yargılamanın iadesi sebeplerini “tahdidî” olarak düzenlemiştir. Böylece, yargılamanın iadesi sebeplerinin kıyas yoluyla genişletilmesi ve bunların haricindeki bir sebebe dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilmesi mümkün olamayacaktır.
Yargılamanın iadesi sebeplerinden ifadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması, bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması, lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması hallerinde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.
Yargılamanın iadesinin kabulü için yukarıda sayılan sebeplerden herhangi birisinin mevcudiyeti yeterlidir. Ancak herhangi birinin mevcut olmadığı sonucuna varılması durumunda ise istem reddedilir. Mahkeme birinci aşamada yargılamanın iadesi davasının dinlenmeye değer olduğu sonucuna varırsa, ikinci aşamada esasa girerek ileri sürülen yargılamanın iadesi sebeplerinin doğru olup olmadığını araştırır.
Yargılamanın Yenilenmesi Sebeplerinin Tespiti
Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 381. maddesinde “yargılamanın iadesi davası” ibaresinin kullanılması suretiyle, yargılamanın iadesi talebinin bir “dava” olarak ileri sürüleceği hususu açıkça ortaya konulmuştur. Bu bağlamda yargılamanın iadesi, bir dava olarak açılır ve incelenir. Yargılamanın iadesi kurumunun bir dava niteliğinde olmasının bir sonucu olarak, yargılamanın iadesini talep eden kişinin bu talebini içeren bir “dava dilekçesi” ikame etmesi gerekir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yargılamanın iadesine ilişkin hükümleri arasında dava dilekçesi hakkında özel ve ayrı bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, yargılamanın iadesi davası dilekçesinin içeriği bakımından, dava dilekçesine dair genel hükümler uygulanır. Ancak yargılamanın iadesi davası dilekçesinde yargılamanın iadesi sebebinin dilekçede açıkça gösterilmesi önem arz etmektedir.
Yargılamanın İadesi Usulü
Yargılamanın iadesi, hukuki niteliği itibariyle ayrı ve bağımsız bir davadır. Bu sebeple mutlaka duruşma yapılarak incelenmesi gerekir. Mahkeme öncelikle davanın dinlenmeye değer olup olmadığını kendiliğinden araştırır. Bu aşamada genel dava koşullarından ayrı olarak yargılamanın iadesi sebeplerine dayanılıp dayanılmadığı hususu incelenir. Bu bağlamda yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkeme, tarafları davet edip dinledikten sonra;
- Talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını,
- Yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını,
- İleri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını, kendiliğinden inceler.
Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı esasa girmeden reddeder.
Yargılamanın İadesinde Süreler
Yargılamanın iadesi süresi;
- Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olduğunun öğrenildiği,
- Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması ve vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması hallerinde; kararın davalıya veya gerçek vekil veya temsilciye tebliğ edildiği; alacaklı veya davalı yerine geçenlerin karardan usulen haberdar olduğu,
- Yeni belgenin elde edildiği veya hilenin farkına varıldığı,
- Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması, ifadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması, bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması, lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması hallerinde; ceza mahkûmiyetine ilişkin hükmün kesinleştiği veya ceza kovuşturmasına başlanamadığı yahut soruşturmanın sonuçsuz kaldığı,
- Karara esas alınan ilamın bozularak kesin hüküm şeklinde tamamen ortadan kalkmasından haberdar olunduğu,
- Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi hallerinden dolayı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararının tebliğ edildiği
tarihten itibaren üç ay ve her halde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıldır.
İnceleyecek Mahkeme ve Teminat
Yargılamanın iadesi talebini içeren dilekçe, kararı veren mahkemece incelenir.
Mahkeme, dayanılan sebebin niteliğine göre yargılamanın iadesi talebinde bulunandan karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılayacak uygun bir miktar teminat göstermesini isteyebilir.
Yargılamanın İadesi İncelemesinin Sonunda
Yargılamanın iadesi incelemesinin sonunda, dayanılan yargılamanın iadesi sebebi sabit görülürse, yeniden yargılama yapılarak ortaya çıkacak duruma göre verilmiş olan karar onanır veya kısmen yahut tamamen değiştirilir. Ancak, davacının açık veya zımni muvafakati olmaksızın vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması yahut bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olmasına dayalı olarak yargılamanın iadesi dilekçesi kabul olunursa, başka bir inceleme yapılmaksızın hüküm iptal edilir.
Son olarak belirtilmelidir ki, yargılamanın iadesi davası, hükmün icrasını durdurmaz. Ancak dava veya hükmün niteliğine ve diğer hallere göre talep üzerine icranın durdurulmasına ihtiyaç duyulursa, yargılamanın iadesi talebinde bulunan kimseden teminat alınmak şartıyla iade talebini inceleyen mahkemece icranın durdurulması kararı verilebilir. Ayrıca yargılamanın iadesi sebebi bir mahkeme kararına dayanıyorsa bu takdirde teminat istenmez.
Yargılamanın İadesi Konusu ile İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/24684 E. 2016/11122 K. 06.06.2016 K.T.
“Yargılamanın iadesi talebi de bir davadır. Dava dilekçesinde aranan koşulların bu dilekçede de bulunması ve mahkemece de yeni bir dava gibi yeni esas numarası verilmesi ve taraf teşkilinin sağlanması gerekir. Somut olayda, yargılamanın yenilenmesi talebi üzerine başvurma harcı ve maktu harç alınmamış, yeni esas numarası da verilmemiştir. Başvurma harcı ve maktu harç alınmadan (Harçlar Kanunu m. 10), dava yeni bir esasa kayıt edilmeden hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2003/6-169 E. 2003/183 K. 19.03.2003 K.T.
“Kural olarak, kesin hükme bağlanmış bir davaya yeniden bakılamaz. Bunun en önemli istisnası yargılamanın yenilenmesi yoludur. Yargılamanın yenilenmesi bazı ağır yargılama hatalarında ve yanlışlıklarından dolayı, maddi anlamda kesinleşen hükmün ortadan kaldırılmasını ve daha önce kesin hükme bağlanan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur. Yargılamanın yenilenmesi, sadece kesinleşmiş olan esasa ilişkin son kararlara karşı başvurulabilecek bir yasa yoludur. Maddi alanda kesin hüküm gücü bulunmayan kararlara karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamaz.”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2008/1908 E. 2008/5306 K. 13.11.2008 K.T.
“Davacı vekili, davalı borçlu aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını, borçlunun alacaklısından mal kaçırmak amacıyla taşınmazlarını boşanma protokolü ile diğer davalıya devrettiğini açıklayarak tasarrufların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, dava konusu tasarrufların boşanma ilamının feri niteliğinde bulunduğu ve davacının ancak yargılamanın iadesi yoluyla böyle bir istekte bulunabileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda, davalı borçlu ile diğer davalı eşi, boşanma davasına esas olmak üzere bir protokol hazırlamış ve bunu mahkemeye sunmuşlardır. Davacı alacaklı, anılan protokol ile borçlu tarafından eşine devredilen 8 adet taşınmaz ( bağımsız bölüm ) hakkındaki tasarrufların iptalini istemiştir. Davacının asıl amacı, boşanmaya ilişkin mahkeme hükmünün iptali değil, taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun iptalidir. Tasarrufun tarafları karı-kocadır. Boşanma davasında tarafların mal bölüşümü mahkeme tarafından belirlenmiş değildir. Tarafların mahkemeye anlaşma şeklinde bildirdikleri iradeleri ile mal paylaşımı belirlenmiştir. Bu gibi hallerde borçlunun alacaklısından mal kaçırabilme imkanı vardır. Gerek tasarrufun iptali davalarında, gerekse HUMK.nun 446. maddesinde yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurmak suretiyle açılan davaların yasal düzenlemelerinin, aynı amaca yönelik olduğu kuşkusuzdur. Bu durumda mahkemece tarafların delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği halde, yazılı olduğu biçimde davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/13206 E. 2013/22846 K. 01.10.2013 K.T.
“Mahkemenin gerekçesinde de belirtildiği gibi; davacı 09.06.2008 tarihli ıslah dilekçesiyle, davasını, davalıların Türk Medeni Kanununun 166/3 gereği anlaşmalı boşanmalarına dair boşanma davası ile ilgili yargılamanın yenilenmesine dönüştürmüştür. Islah ile dava, davanın açıldığı tarihten itibaren yargılamanın iadesi davasına dönüştürdüğüne göre, davacı tarafından daha önce 20.03.2008 tarihinde açılıp süre yönünden reddedilen, aynı boşanma davasının yargılamasının yenilenmesine ilişkin dava, eldeki mevcut dava için kesin hüküm teşkil etmez. Durum böyleyken, tarafların sundukları deliller değerlendirilip uyuşmazlığın esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçeyle davanın usul yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2008/6842 E. 2008/11634 K. 14.10.2008 K.T.
“Yargılamanın iadesi sebepleri, HUMK’nun 445. ve 446. maddelerinde belirtilmiştir. Bu maddelerde yargılamanın iadesi sebepleri sınırlı biçimde sayıldığından bu maddeler dışında kalan hususlar yargılamanın iadesi sebebi sayılmaz.”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2004/11993 E. 2005/9473 K. 10.10.2005 K.T.
“İşbu dava HUMK. 445/7’nci maddesi hükmüne göre açılmış ve M…. A.Ş.’nin davalının adresini bildiği halde eski adrese tebligat yaptırdığı ileri sürülmüş bulunmaktadır. Yargılamanın iadesi sebepleri HUMK’nun 445 ve 446’ncı maddelerinde tahdidi olarak sayılmıştır. Bunlar içinde tebligatın usulsüz olarak yapılması ve bu şekilde kararın kesinleştirilmesi yargılamanın iadesi sebepleri arasında sayılmamıştır.”
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2001/10904 E. 2002/2198 K. 14.03.2002 K.T.
“Yargılamanın iadesi sebepleri HUMK.nın 445. maddesinde sınırlı olarak sayılmıştır. Yorum yoluyla başka nedenler yaratılamaz.”
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2008/2734 E. 2009/1538 05.02.2009 K.T.
“HUMK.nun 445/1. maddesi gereğince yeni bir senet veya belgenin ele geçirilmiş olmasının yargılamanın iadesi sebebi teşkil etmesi için bu senet veya belge davaya bakıldığı sırada mevcud olmalı, yeni ele geçirilmiş olan belgenin hükmü etkileyecek nitelikte olması, bu yeni belgenin hükmün verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması, bu yeni senet veya belgenin yargılama sırasında zorlayıcı sebepten dolayı veya lehine hüküm verilen tarafın eyleminden dolayı elde edilememiş olması gerekir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2007/11640 E. 2007/11596 K. 19.07.2007 K.T.
“Hile ve hud’a sözleri Kanunda sınırlandırılmamış bir tanımı yapılmamıştır. Kanun koyucunun bundan özellikle kaçındığı hükmü etkileyen hile ve hud’anın her olayın gelişim şekline göre takdirini yargıya bıraktığı anlaşılmaktadır. Zira olayların gösterdiği gelişmelere göre hükme etkili olan ve yargıyı yanılgıya götüren tüm olayların hile olabileceğini düşünmüştür.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2003/6-169 E. 2003/183 K. 19.03.2003 K.T.
“Burada sözü edilen hilenin geniş anlamda anlaşılması, hükme etkili olan pek çok eylem ve hareketin hile şeklinde nitelendirilmesi ve olayların gelişimine göre ne gibi hallerin hile oluşturacağının hâkim tarafından takdiri gerekir.”

